Faşizm kapitalizmin doğurduğu en barbar ideolojik-politik akımdır. İnsanlığın 20. yüzyılda yaşadığı en utanç verici şeydir.
Faşizmin ortaya çıkışının tarihi çerçevesi
Faşizm, iki dünya savaşı arasında tekelci büyük sermayenin en gerici ve saldırgan güçlerinin çıkarlarının ifadesi olarak ortaya çıktı. Rusya’daki Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’ni takip eden devrimci yükselişe tepki olarak doğdu ve 1929 dünya kapitalist krizinin yıkıntıları üzerinde hayat buldu.
Sözcülerinin dillendirdikleri güya emekçiler lehine olan demagojik söylemlere rağmen, tüm tarihsel süreci boyunca birincil hedefi kapitalist sistemin korunması ve aynı zamanda işçi hareketinin dağıtılması oldu. Faşizm, insanlığın ve özellikle de uluslararası işçi hareketinin en tehlikeli düşmanı haline geldi.
İlk faşist örgütler cephede savaşmış olan ve kendilerini milliyetçi duygularla ifade edenlerden oluşan paramiliter gruplar olarak 1918’de İtalya’da ortaya çıktı. 1922 Ekim’inde faşistler güçlü bir siyasi güce dönüştü ve İtalya’nın hâkim çevrelerine 31 Ekim 1922’de İtalyan faşistlerinin lideri «Duçe» Benito Mussolini’yi başbakan olarak atamaları bahanesini veren «Roma’ya Yürüyüş» eylemini gerçekleştirdiler.
Yaklaşık olarak bir yıl sonra, Nazilerin Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi kuruldu. Derinleşen siyasi ve ekonomik kriz ortamında, Alman Parlamentosu’nun (Reichstag) kundaklanması provokasyonun Bulgar komünist liderler Dimitrov, Tanev ve Popov’un üstüne yüklenmesinin ardından Alman faşistlerin lideri «Führer» Hitler büyük sermayenin desteğiyle Ocak 1933’ün sonlarında hükümeti kurdu.
Alman faşistler birkaç ay sonra tüm demokratik ve liberal akımlara karşı kanlı teröre başlayarak, Nazi rejiminin tüm muhaliflerini hapishanelere atarak ve yok ederek ülkeyi diktatörlüğe sürüklediler. Komünist Parti’nin yanı sıra Sosyal Demokrat Parti ve diğer geleneksel partiler de yasa dışı ilan edildi. Başta sendikalar olmak üzere tüm toplumsal örgütler feshedildi. Yahudilere yönelik zulüm başladı ve faşist rejimin düşmanı olarak görülenler için korkunç toplama ve imha kampları oluşturuldu. Böylece ilan edilen “etnik tek tip” faşist görüşü dayatıldı.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde faşist rejimler başka ülkelerde de ortaya çıktı. İspanya’da Franco, Portekiz’de Salazar, Macaristan’da Horthy, Romanya’da Antonescu, Bulgaristan’da monarşik-faşist rejim, Yunanistan’daki Metaksas’ın monarşik-faşist rejimi v.b. gibi…
Hitler faşizmi insanlığı, 70 milyona yakın ölü ve diğer yıkımlarla, insanlık tarihinin en büyük felaketi olan İkinci Dünya Savaşı’na sürükledi. Savaşta en ağır bedeli ödeyen, en büyük yükü ve fedakarlıkları omuzlayan, Hitler faşizminin çöküşüne en büyük katkıda bulunan ve 25 milyonu aşkın yurttaşının can verdiği Sovyetler Birliği oldu.
Savaştan sonra, NATO ve emperyalistlerin desteğiyle birçok ülkede faşist rejimler ortaya çıktı. Soğuk Savaş döneminde, yine Amerikalıların desteğiyle özellikle Latin Amerika’da Asya’da ve Avrupa’da da ABD’nin emperyalist hedeflerinin desteklenmesini amaçlayan faşist rejimler ortaya çıktı. Bunlara ilişkin çarpıcı bir örnek, 15 Temmuz 1974’te EOKA B’nin faşist darbesiyle Kıbrıs’ı da kurban ederek, Türk istilasından sonra Kıbrıs’ı parçalamaya yönelik emperyalist planları kusursuz bir şekilde uygulayan faşist diktatörlük rejimini yedi yıl boyunca Yunanistan’a dayatan 1967 Cuntasının darbesidir.
Büyük sermaye Faşizmi destekliyor- «Onun kökleri sistemi kucaklıyor». Tarihsel olduğu kadar bugün de faşizmi doğuranın kapitalizmden başkası olmadığı açıkça görülmektedir. Nazilerin o zamanki yerel ve uluslararası burjuvazi ile esas olarak finanse edilmeleri yoluyla birleşmeleriyle özünde bu durum tarihsel olarak da kanıtlanmıştır.
«Göring’in daveti üzerine Almanya’nın en büyük sanayicilerinden yaklaşık 25’i (1930’dan itibaren Uluslararası Ödemeler Bankası Başkanı, Reich Bankası Direktörü ve 1934’ten itibaren Nazilerin Maliye Bakanı) Horace Greeley Hjalmar Schacht ile 20 Şubat 1933’te Berlin’de bir araya geldi», yani, «5 Mart 1933’teki Almanya seçimlerinden kısa bir süre önce. Buluşma, yaklaşan seçimlerde Nazilerin desteklenmesi için 3.000.000 mark tutarında özel bir fonun oluşturulmasıyla sona erdi. Bu seçimlerde Nasyonal Sosyalist Parti oyların %43,9’unu aldı».
Ancak Almanya’nın ekonomik ve askeri güçlenmesinde Amerikan tekelleri: Ford, General Motors (yalnızca Opel iştiraki aracılığı ile değil), General Electric, Standard Oil (şimdi Exxon-Mobil), IBM, ITT (şimdi AT&T), Chase Manhattan Bank ve diğer pek çok şirket de katalizör rolü oynadı. Nazi Almanyası’nın sunduğu «mükemmel» iş ortamından yararlanarak büyük yatırımlar yaptılar ve devasa kârlar elde ettiler.
«Faşistlerin maskeleri zamanla değişiyor…»
Bugün, «belki» geçen yüzyılda ortaya çıkan faşist rejimler veya klasik faşizm yok, ancak tarihsel ve güncel deneyim göstermektedir ki, egemen tekelci burjuvazi amacına ulaşmak için faşist örgütleri de kullanmaktan çekinmemekte ve faşizm cephaneliğindeki yedek olmaya devam etmektedir.
Bu nedenle, uyanık muhafızlar olmalıyız, faşizme, onun hasta türevlerine, milliyetçiliğe ve şovenizme karşı mücadele etmeliyiz, ta ki bir gün kendisini doğuran sistemle birlikte onu tarihin çöplüğünün derinlerine gömene kadar!